WWW.AHMETTURKAN.COM.TR

ZAMAN HER ŞEYİ ANLATIR

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Anasayfa HABERLER SON HABERLER Askeri okullara sivil denetim

Askeri okullara sivil denetim

e-Posta Yazdır PDF

Askeri okullarla ilgili bir haber, hâlâ çoğu yanlışın aynen korunduğunu gösterdi.

Ne yazık ki onca demokratikleşme çabalarının havanda su dövmek olduğu da ortaya çıkmakta bu haberle.

'Askeri müfredatın sivilleşmesi'nin tartışıldığı 'Gündem Özel' e, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) mağdurları Emekli Öğretmen Albay Arif Çelenk, Emekli Jandarma Kurmay Binbaşı Kemal Şahin ve Akademisyen Doç. Dr. Bekir Berat Özipek konuk oldu.

Özellikle Kur'an ve Hz. Peygamberimizin hayatı derslerinin askeri okul müfredatına girmesinin değerlendirildiği programda Kemal Şahin'in sözleri, geniş yankı buldu.

TSK'nin sivil denetimden geçmesi gerektiğini, askeri okulları Milli Eğitim Bakanlığı'ndan bir müfettişin hiçbir zaman teftiş etmediğini öne süren Şahin, TSK'nin öğrenciyi lise birinci sınıfta seçerek darbeci zihniyeti aşılamaya çalıştığını vurguladı. TSK'nin kendine göre bir insan prototipi olduğunu, Atatürk İlke ve İnkılâpları baz alınarak bir insan tipi yetiştirdiğine değinen Şahin, şu açıklamaları yaptı: "Özelikle 28 Şubat sürecinde askeri lise giriş mülakatında öğrencilere, 'Usul, fosil ve gusül nedir' diye soruldu. Bunlar lise birinci sınıfa başlayan Anadolu çocukları. Yıllarca bu soru soruldu."

Mülakatta gusül abdestini bilen öğrencileri, 'Bu çocuk belli bir kesime aittir' diyerek TSK'nin elediğine dikkat çeken Şahin, "O noktadan başlıyorsunuz kadroyu oluşturmaya. Diyelim ki dindar Anadolu çocukları askeri okulda öğrenim görmeye başladı. Harp Akademisi'ndeki çocuklar dini ritüelleri yapma ihtiyacı hissediyorlar. Bakıyorlar ki o süreçte şartları zorluyor çocuk, orada tasfiye ediliyor. Askeri okullarda şu an bile çok şiddetli kıyımlar, tasfiyeler mevcut" diye konuştu.

Meslek hayatına başlayan subayların ise harcamalarında ve yetkilerinde sivil denetim olmadığını hatırlatan Şahin, sözlerini şöyle tamamladı: "Kadrolarınız emre amade. Emir ve talimatlara mutlak itaat var. 100 bin civarında postacı, haberci var. Ben bu kadar olduğunu bilmiyordum. Makamlardaki para harcama ve yetkilerin sivil denetiminin olması gerek. "

Askeri okullarda hala çok şiddetli bir kıyım olduğunu göstermekte bu haber.

Sivil denetimin olmadığını da öğreniyoruz ki bu da hayret verici bir durum.

Devlet içinde çift başlı bir oluşum.

Ülkemizdeki ki okulların çoğu olabildiğince şeffaf.

Müfredatları ortada.

Hangi konular öğretilir, yazılır çizilir, neler istenir açıktır.

Ancak Demirperde ülkelerinde her şey gizlidir.

Orada kurumların ayrı bir ajandası vardır.

Hoş bizim ki de avunma.

Bu ayrı ajanda hep gözümüzün önünde idi aslında.

Ayrı, özel, seçkin, dayatmacı, baskıcı, jakoben, halkından uzak bir nesil yetiştirme arzusu apaçık ortada idi.

Daha çocukken darbeci nasıl olunur klasmanına sokulmaları, bu şerit dışında kulaç atmalarına izin verilmemesi, onların psikolojilerini nasıl etkiledi acaba.

Yoksa daha çok küçükken vicdanları da mı dumura uğratıldı.

Ama saf saf bazı şeylerin değiştiği yargısına çok çabuk kapılmışız.

Bir özgürlük rüzgârı estiğine inandırmışız kendimizi.

Guslü bilen çocuğa gelsin ağır cezalar.

En baştan eleyerek kaybettirmeler.

Kimi dindar çocuk bir yolunu bulup, işin raconunu kavrayacak, namazı bilmiyorum rolü oynayacak.

Hatta annesinin, kız kardeşlerinin fotoğrafını görmek isteyen mülakatçılara çözüm bulmakta gecikmemiş delikanlı.

Annesinin, bacılarının başörtülü resmini bilgisayar yardımı ile açık saçlı hale getirmiş.

Koca ülke ne işlerle uğraştı.

Bu başörtü operasyonundan kurtulsa da gözler üzerindedir.

Postacılar, haberciler mekik dokumaktadırlar etrafında.

Kolaysa namaz kılsın.

Tuvaletlerde göz açtırmıyorlardır.

Taksitle abdest aldığını anlatmıştı genç bir subay.

Muhbirlere yakalanmamak için yüzünü yıkayıp dışarı çıktığını, biraz oyalanıp etrafta kimse yoksa koşup kollarını da yıkayıp acele ile ceketini giydiğini.

Ayak operasyonu için hızla klozete koşup, geri döndüğünde yakalanmadığında nasıl şükrettiğini.

Namaz eylemini ise bir tenhada, gözleri ile ima ederek kıldığını anlatmıştı.

Postacılar, haberciler bol para harcayıp yetkilerini başlarına buyruk kullanıp arkadaşlarına bir baskı unsuru olup çıkarken sivil denetimin olmaması çok acı.

Birbirinden korkan insanlar, arkadaşları tarafından jurnalleneceği endişesi taşıyan subaylar, arkasından kuyusunun kazılacağı kaygısıyla kimse ile dost olamayan bir kurumun mensupları.

Kendileri mutlu değilken.

Bir ülkeyi mutlu edebilirler mi?

Bu yüzden askeri kesimin daha özgür daha mutlu, huzurlu olabilmesi, her çeşit baskıdan korunabilmesi için bir an önce kapılarını sivil denetime açması gerekmektedir.

Mine Alpay GÜN - MİLLİGAZETE

 

İstatistikler

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 12:59
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 3475
İçerik : 644
Web Bağlantıları : 8
İçerik Tıklama Görünümü : 1738787

Sıcak Haberler

KİŞİSEL KALİTENİZİ ARTIRIN

[OLMASI GEREKENLER, OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ OLMALI]