WWW.AHMETTURKAN.COM.TR

ZAMAN HER ŞEYİ ANLATIR

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Anasayfa Alıntılar ALINTILAR Çatışan güçler açısından Suriye meselesi

Çatışan güçler açısından Suriye meselesi

e-Posta Yazdır PDF

Arap baharı diye isimlendirilen süreci, tek başına, o ülkelerin yalnızca iç

dinamiklerine bağlayarak izah etmek mümkün değildir. Her bir ülkeye etki eden dinamikler, farklılık göstermekle beraber; ortak paydaları oldukça fazladır.


"O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar."

(10 Yunus 100)

Arap baharı diye isimlendirilen süreci, tek başına, o ülkelerin yalnızca iç dinamiklerine bağlayarak izah etmek mümkün değildir. Her bir ülkeye etki eden dinamikler, farklılık göstermekle beraber; ortak paydaları oldukça fazladır. Suriye'de vukubulan olaylar da, tek başına, yalnızca Suriye'nin iç dinamiklerinin sonucu değildir. Suriye'deki olaylar, 1- İç dinamikler, 2- Bölgesel dinamikler ve 3- Küresel dinamikler olmak üzere 3 ana eksene bağlı olarak gelişmekte ve şekillenmektedir. Bu üç eksenin ortak payda oluşturması durumunda da, Suriye olayları, bir şekilde, olumlu ya da olumsuz bir denge durumuna kavuşacaktır.

Geçen haftaki yazıda, Suriye üzerinde etkili olan ABD- Siyonizm- Küresel Sermaye- Vatikan (Şer Ekseni) ve Çin dış dinamiklerini incelemiştik. Burada, Suriye'de çatışan önemli güçlerden biri olan Rusya faktörünü ele alıp inceleyeceğiz.

Rusya- Suriye Denklemi

Rusya, Sovyetler Birliği'nin dağılması ile küresel güç olma özelliğini kaybetmiş ve ulus devlet görüntüsüne girmiş bir ülkedir. Sovyetlerin dağılmasının ardından ABD ve Batı, Sovyet coğrafyasını özellikle Rusya'yı dönüştürmek ve küresel sermayenin kontrolüne almak için çok ciddi ataklar yapmışlar, özelleştirme yoluyla küresel sermayenin Rus ekonomisine hakim olmasını sağlamaya çalışmışlardır. Bunun için Yeltsin'in seçimleri kazanabilmesi için ellerinden gelen her türlü desteği vermişlerdir. Gazprom gibi pek çok Rus şirketine Batılı şirketler ortak olmuşlardır. Sovyet İmparatorluğunun dağılma şokunu üzerinden atan Rus derin devleti karşı bir hamle ile Putin'in iktidarını sağlayarak batı eksenli tüm özelleştirmeleri iptal ederek küresel sermayenin ülke içerisindeki hakimiyetini kırdı. Bu ve buna benzer hamlelerle Rusya bölgesel güç olma özelliğini kazanarak bölgedeki tüm olaylara nüfuz etmekte ve kendi güvenliğini sağlama almaya çalışırken kendi nüfuz alanını da genişletmeye çalışmaktadır. Rusya bölgesel güç olmaktan çıkıp küresel güç olmak için uluslararası alanda ciddi atılımlarda bulunmaktadır.

Rusya'nın Suriye ile olan ilgisini, hem bölgesel güç olması hem de küresel güç olma arzusu açısından ele alarak incelemek gerekmektedir. Aksi taktirde Suriye ile ilgili Rus faktörü yanlış değerlendirilmiş olur.

Rusya'nın Suriye politikasını, yedi ana eksendeki bakış açısı şekillendirmektedir:

21. Asır Amerikan Yüzyılı Olacak Projesi (PNAC) ve bu kapsamda Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)

Kadife Darbeler, Arap Baharının ABD-Batı ilişkisi.

NATO'nun Batının küresel askeri gücü haline dönüştürülmesi

Sıcak ve Büyük Denizlere Kolay Ulaşma ve Lojistik Destek sağlama

Rus Enerji Üretim ve ulaşım yollarının güvenliğini sağlama

Ortadoğu'ya ve Afrika'ya Yeniden Açılma

Ekonomik

Putin- Medvedev ile yürürlüğe sokulan Rus politika ve stratejileri, bu yedi eksen göz önüne alınarak ve de özel bir ağırlık verilerek kurulmuştur.

Tartus'daki Rus Üssü ve Suriye

Rusya hem bölgesel hem de Küresel güç olabilmesi için sıcak denizlere açılmaya ve buralarda askeri güçlerine lojistik destek sağlamaya ihtiyacı vardır. Ukrayna'nın ve Gürcistan'ın kendisinden kopması ile birlikte Rusya'nın Karadeniz'de çok dar bir kıyısı kalmıştır. Akdeniz ve Atlas okyanusuna en kolay, en ucuz ve hızlı ulaşma imkanı, Karadeniz ve boğazlar üzerinden olabilmektedir. Aksi taktirde Kuzey'den, Baltık denizinden ulaşabilecektir. Bu çok pahalı, zaman alıcı bir yoldur. Diğer taraftan Rus donanması, boğazlar üzerinden Akdeniz'e ulaştığında, Akdeniz'de uzun süre kalabilmesi, lojistik destek alabileceği üslerle mümkün olabilmektedir. Rus donanmasının destek alabileceği tek üs Suriye'de, Tartus'da vardır. Mevcut yönetimle Rusya arasında, askeri işbirliği anlaşması mevcut olup Suriye ordusunun modernizasyonu ve eğitimi Rusya tarafından yapılmaktadır. Suriye savunma sistemleri ve hava kuvvetleri tamamen Rusya kökenlidir. Suriye'de çok sayıda Rus subay bulunmakta ve bunlar Suriyeli subayları eğitmektedirler.

Dolayısıyla Rusya, Akdeniz'de var olabilmenin en önemeli araçlarından biri olan Tartus'daki Rus üssünden dolayı Suriye yönetimine destek vermektedir. Ayrıca Suriye ile gerek askeri, gerekse askeri olmayan ticari, ekonomik ilişkileri mevcuttur. Diğer taraftan Tartus'daki askeri gücü nedeniyle, önemli enerji ulaşım yolu olan İskenderun limanını, Süveyş kanalını ve Ege denizi çıkışını kontrol etme imkânına sahiptir. Rusya, Tartus Üssünden çok sonra Türkiye'de Malatya Kürecikte kurulan NATO Füze Kalkanı Sistemlerini, Tartus'tan kontrol altına tutma şansı vardır. Suriye'de mevcut Baas yönetimi, bu imkânları Rusya'ya sunmaktadır. Mevcut iktidarın devrilmesi durumunda yerine gelecek güç ya da güçlerin bu imkânı Rusya'ya sunması ihtimali gerçekleşmediği sürece Rusya mevcut yönetimi desteklemeye devam edecektir.

Suriye halk hareketini yürüten güçler, kendi içerisinde homojen ve hem fikir değiller. Suriye'deki muhalefet, çok geniş bir spektruma sahip olup çok renkliler. Mücadele süreci, kimin etkin olacağını ortaya çıkaracaktır. Batı yanlısı liberal bir güç Suriye'nin kaderine hâkim olursa bu, Rusya'ya istediğini vermeyecektir. Benzer şekilde Müslüman Kardeşler hareketi hâkim olursa, o da, Rusya'ya istediğini vermeyecektir. Dolayısıyla Rusya'ya bu imkânlar sunulana kadar Rusya, Suriye'deki mevcut yönetimi desteklemeye devam edecektir.

Arap Baharı-Rusya- Suriye

Rusya Arap baharı denilen süreçten çok önce, Sırbistan, Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan'daki Batı yanlısı kadife darbelerle, hem doğudan hem de güneyden kuşatılmıştı. ABD-Batı tarafından ciddi bir kuşatma alınan Rusya, bu çemberden kurtulabilmek için karşı hamleleri geliştirmekte gecikmedi. Karşı devrim diye adlandırılan hamlelerle Batı yanlısı yönetimlerin birçoğunu tasfiye etti. Kadife darbelerden rahatsız olan Rusya, Arap Baharı diye isimlendirilen süreci, doğal halk hareketleri olarak görmemekte; ABD-Batı'nın, PNAC ve Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, bu coğrafyaları dini, etnik ve mezhepsel olarak bölerek hâkimiyet kurmak olarak değerlendirmektedir. Bu coğrafyalardaki enerji havzalarına, yer altı zenginliklerine ve ulaşım yollarına el koyarak dünyanın tek hâkimi olmak istemektedir.

Rusya'ya göre, Irak ve Afganistan'da daha önce yapılan budur. Irak gayrı resmi olarak ABD tarafından bölünmüştür. Libya'da önce Fransa'nın ve ardından NATO'nun askeri harekât yapmış olması, Arap Baharı sürecinin saf bir halk hareketi olmadığını; keza Suriye'de muhalif güçlere, ABD ve Batının hem silah hem de istihbarat desteği vermiş olması, Suriye'de olanların da salt bir halk harekâtı olmadığını göstermektedir. Rusya buna inanmaktadır ve tavrını da buna göre belirlemektedir. Ayrıca Rusya, Libya'da kandırıldığına ve aldatıldığına inanmaktadır. Suriye'de benzer bir tuzağa düşmek istememektedir.

Arap Baharı kapsamında Rusya'yı tedirgin eden diğer önemli bir konu da, halk hareketlerinin başarılı olması durumunda, yeni bir kadife darbe dalgasının Bağımsız ülkeler topluluğunda meydana gelebilmesi ihtimalidir. Rusya'nın hâkimiyet alanında, hatta bizzat Rusya'nın içerisinde etnik, mezhepsel ve dini hareketlenmelerin olması ile parçalanma riskinin ortaya çıkması söz konusudur.

Suriye'de Batı İttifakını Durdurma

Rusya, Suriye, Iran ve Çin hattını kendi güvenlik bölgesi olarak görmektedir. ABD-Batı ittifakının işgal planını, bu hatta durdurmak hatta bozguna uğratmak istemektedir. Rusya Suriye üzerinden böyle bir hesaplaşmayı kendi güvenliği açısından uygun görmektedir. Rusya, Sovyetler dağıldıktan sonra ABD-Batı ittifakının Sovyet coğrafyasında uyguladığı stratejileri unutmamaktadır.

ABD-Batı ittifakı, Türkiye Ermenistan yakınlaşmasını sağlayarak, Ermenistan'ı Rus ittifakından koparmak istemiştir. ABD- Batı ittifakı, Ermenistan'ın Rus ittifakından koparılması ile Rusya'dan bağımsız bir enerji koridoru oluşturmayı hedeflemektedir. Ayrıca, Ermenistan'a kurulacak NATO üsleri sayesinde Rusya güneyden, Iran ise Kuzeyden tehdit edilmiş çevrelenmiş olacaktır. Ermenistan'la ilgili Türkiye'ye baskı yapılmasının ana nedeni budur.

ABD'nin destek ve girişimi ile, 1997 yılında, Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan, Özbekistan ve Moldova arasında bir askeri anlaşma(GUAM) yapılmıştır. Özbekistan, 2006'da bu anlaşmadan, çekilmiştir. Bundan sonra GUAM, Demokrasi ve Ekonomik Kalkınma Örgütü - GUAM olarak isimlendirilmiştir.

GUAM'ın amacı, eski Sovyetler Birliği'ne ait olan coğrafyada, ABD- Batı ittifakının etkili olmasını sağlamaktır. Enerji üretim ve nakil koridorlarının, ABD- Batı ittifakının çıkarına "korunması" için bir askeri ittifaktır. Bu kapsamda Gürcistan ve Ukrayna'nın NATO üyeliği gündeme gelmiştir. Böylelikle, Hazar Denizi'nden Batı Avrupa'ya enerji ve nakil koridorlarının kontrolü ele geçirilmek istenmiştir. Bu amaçla Kadife darbelerden sonra iktidara gelen Saakaşvili'nin başkanlığında Batum'da, 1-2 Temmuz 2008 tarihinde GUAM Zirvesi yapılmıştır.

Güney Osetya-Gürcistan- Rusya ihtilafından sonra, NATO tarafından Polonya topraklarına "Füze kalkanı yerleştirme anlaşma imzalanmıştır.

1-2 Temmuz 2008 tarihli GUAM Zirvesinden iki hafta sonra, Tiflis dışında Vaziani askeri üssünde, "Acil Cevap Operasyonu" adı altında ABD-Gürcistan askeri tatbikatı yapılmıştır. Buna Rusya, 5 Temmuz'da, "Kafkas Sınırı 2008" adlı bir askeri tatbikatla cevap vermiştir. Kafkaslarda gerilim tırmandırılmıştır.

Rusya sahip olduğu enerji kaynaklarını, çok önemli bir stratejik güç olarak kullanmaktadır. Rusya'nın bu amaçla oluşturduğu değişik boru hattı ağı mevcuttur:

Dostluk Boru Hattı ve Baltık Botu Hattı Sistemi (BPS) Druzhba boru hattı ağının bir parçası olarak, Belarus'tan geçen ve Ukrayna'yı devre dışı bırakan boru hattı koridoru Hazar Boru Hattı Konsorsiyumu (CPC). ABD-Batı ittifakı da, GUAM Nakil Koridoru (GTC) adı altında bir koridor oluşturma kararı almıştır. Batum'da düzenlenen GUAM zirvesinde, "Orta Asya petrolünü Rus topraklarını baypas ederek Odessa üzerinden Kuzey Avrupa'ya taşıyan Odessa-Brody-Plotsk (Plock on the Vistula) boru hattı güzergâhının (OBP)" uygulamaya sokulması ve bu hattın Baltık Denizi'nde Polonya'nın Gdansk limanına kadar uzatılması tartışılmıştır.

GUAM Nakil Koridoru (GTC), Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) boru hattını daha da geliştirilmesi anlamında bir projedir. BTC ise, Hazar Denizi havzasını, Rusya topraklarını tamamen devre dışı bırakarak Gürcistan ve Türkiye üzerinden Doğu Akdeniz'e bağlamaktadır.

ABD, 1999 yılında Rusya'nın enerji hâkimiyetini kırmak için, İpek Yolu Stratejisi (SRS): Trans-Avrasya Güvenlik Sistemi projesini yürürlüğe sokmuştur. Proje, Batı Avrupa'yı Orta Asya'ya ve oradan da Uzak Doğu'ya bağlayan bir enerji ve nakil koridoru ağının oluşturulmasını öngörmektedir. İpek Yolu Stratejisi, geniş ölçüde Güney Kafkasya ve Orta Asya'daki eski Sovyet cumhuriyetlerini ABD nüfuz alanına entegre etmeyi hedeflemekteydi. Bu hedefin doğal sonucu da, bu enerji koridorunun NATO tarafından korunması söz konusu olmuştur. Afganistan bu amaçla Ekim 2001 yılında işgal edilmiştir. Böylelikle Çin, Rusya ve Iran'ın ara kesit bölgesine ABD gelip yerleşmiştir.

Batum'daki GUAM Zirvesi'nin ardından, Çin ve Kazakistan arasında Kazakistan-Çin Doğalgaz Boru Hattı (KCP) inşaatı başlatılmıştır (9 Temmuz 2008). Bu proje, Amerika'nın İpek Yolu Stratejisine verilen bir cevaptı. ABD-NATO'nun Rusya-Iran-Çin güvenlik alanına gelip yerleşme planlarına karşı, Şanghay İşbirliği Örgütü (SCO) ve Karşılıklı Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) olmak üzere iki ittifak oluşturulmuştur. "SCO, Rusya ve Çin ile Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan dâhil Orta Asya'daki eski Sovyet cumhuriyetleri arasında askeri bir ittifaktır. İran, SCO'da gözlemci statüsündedir". Karşılıklı Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) SCO ile yakından bağlantılıdır ve Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan ve Özbekistan tarafından oluşturulmuştur. 2006'dan bu yana, SCO ve CSTO üye ülkeleri, ortak askeri ittifaklar gerçekleştirmişler ve etkin şekilde İran'la işbirliği yapmaktadırlar. Bu iki ittifak (SCO ve CSTO), ABD-NATO'nun Orta Asya ve Kafkas'lardaki yayılma isteğine karşı birlikte hareket etmektedirler.

SRS Avrasya nakil ve enerji koridorları, ABD-NATO tarafından korunurken; Orta Asya'yı Çin'e bağlayan doğudaki koridorlar, SCO-CSTO tarafından korunmaktadır.

Suriye'nin ABD yanlısı bir iktidarın eline geçmesi durumunda, Irak petrollerinin bir kısmının Irak- Suriye üzerinden Akdeniz'e aktarılması söz konusu olabilir. Bu da, Avrupa'nın Rus enerjisine olan bağımlılığını azaltacaktır. Bu durum, Rusya'nın işine gelmemektedir.

Sonuç

Rusya, Suriye meselesine yukarıda ifade edilen açılardan yaklaşmaktadır. Kaybolan menfaatleri konusunda kendisine güvence verilmediği sürece uygulamakta olduğu politikalardan vazgeçmeyecektir. O nedenle de, ABD-NATO'yu Suriye sınırlarında durdurmak istemektedir.

Rusya, kendi menfaatlerini koruyacak tarzda Suriye'nin bölünmesini ön görebilir.

Kaynaklar

Chossudovsky, M., Avrasya koridoru: Boru hattı jeopolitiği ve yeni soğuk savaş, (Global research) www.koxuz.org 25.08.2008.

Kamalov, İ., Rusya'nın Orta Asya politikaları, Ahmet Yesevi Üniversitesi, rapor 2011

Sanberk, Ö., Rusya-Suriye hattında Suriye düğümü, Analist Ağustos 2012, Sayı: 18, s: 30-31

Has, K., Orta Asya'da Rusya'yı anlamak, Analist Ağustos 2012, Sayı: 18, s: 56-59

Demirtepe, T., Özbekistan ve kollektif güvenlik anlaşması örgütü, Analist Ağustos 2012, Sayı: 18, s: 60-63.

Burhanettin Can / Milli Gazete

 

İstatistikler

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 06:44
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 3475
İçerik : 644
Web Bağlantıları : 8
İçerik Tıklama Görünümü : 1738388

Sıcak Haberler

“Mutsuzlar bencil, garezci, haksız ve acımasız olurlar.” (ÇEHOV)