Darbeci Generaller Keyif Sürerken Mağdur Ettikleri Askerlerin Durumu

Cuma, 29 Mart 2024 01:43 Ahmet TÜRKAN
Yazdır

Değerli Yazar Abdurrahman Dilipak ile bir panel arasında sohbet ederken “bize dua edin mücadelemizde başarılı olalım” demiştim. Bana “mahkemelere gidin mücadele yeri orasıdır” demişti. Kendisine “22 yıldır başka ne yapıyoruz ki” diyememiştim. Hiç olmaz ise burada yazayım da içimde kalmasın…

Evet, 28 Şubat 1997 darbecilerinden hesap sormak için binlerce kişi içinden seçilen 500 kişilik davacılar içerisinde ben de vardım. Mahkeme kapılarında on bine yakın askeri ordudan uzaklaştıran, Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Komisyonu raporları ile sabit olan 330 Milyar dolarlık banka hortumlama ve ülkeyi krize sokma suçu ile ilgili olarak; darbeci generallere dava açtık.

Yıllar süren davalardan sonra mahkeme, darbeci generaller için “müebbet hapis” cezası verdi. Yetmedi temyiz mahkemesinden de bu karar onaylanarak kesinleşti. Fakat müebbet hapis cezası yiyen bir zamanların çevik generalleri hala orduevlerinde keyif çatmaya devam ediyorlar. Daha kötüsü bu generaller öldüğü zaman törenle gömülüyorlar. Milli Savunma Bakanı ve kamu yöneticileri bu merasimlerde bulunmaktan çekinmiyor.

12 Eylül 1980 darbecisi Kenan Evren’e yapılan muamelenin aynısı yapılıyor. Mahkeme ve Yargıtay cezasını onayladığı halde bu ağır cezalar infaz edilmiyor. Bir kişi çıkıp söylesin; müebbet yiyip sokakta dolaşan, dünyanın neresinde vardır?

Gelgelelim 80 Milyon insanı mağdur eden bu darbecilerin en çok eziyet ettiği biz askerlerin durumuna. Evet, bende 28 Şubat döneminde Yüzbaşı rütbesinde iken Yüksek Askeri Şura (YAŞ)  kararı ile ordudan atılmış bir askerim. Suçumuz ise evlere şenlikti. “Gözünün üstünde kaşın var” sözü gibi bize de “eşinin üstünde başörtüsü var” denilerek mesleğimizden olmuştuk.

Feto’cu askerler derhal eşlerinin başlarını açmış darbeci generallerin gözüne girmişlerdi.  Benim gibi binlerce asker ise böyle bir onursuzluğa kalkışmadığımız için kapının önüne konulmuştuk. Bu acımasız ve zalim 28 Şubat süreci, Ak Parti hükümetleri zamanında da devam etmişti. Yine binlerce asker dindar olduğu için resen emekli edilmişlerdi.

Resen emekli denilmesine bakmayın; resmen ordudan atılmıştık. Kamu kurumlarında çalışmamıza izin verilmediği gibi büyük firmalara girerek çalışmamıza dahi engel oluyorlardı. O tarihlerde Başbakan olan Erdoğan, sadece “şerh” koymakla yetiniyor YAŞ kararlarını ve ikili- üçlü kararnameleri imzalamaya devam ediyordu.

Nihayet orduda eşi başörtülü asker kalmayınca bu durum sona erdi. Sonra da “artık kimse başörtülü diye ordudan atılmıyor” demeçleri verilmeye başladı. Yahu! kim kaldı ki ordudan atasın. Kalan birkaç kişi de; düzmece boşanma kararı alıp eşinden ayrılarak bu darbeci güruhun şerrinden kurtulmaya çalışıyordu.

Nihayetinde 2010 Anayasa referandumundaki değişiklik ile YAŞ kararlarının yargı denetimine alınması kabul edildi. 2011 Yılında çıkarılan kanunla benim gibi şanslı yaklaşık 1300 kişiye sosyal güvenlik primleri yatırılarak emeklilik hakları iade edildi. Bizim şansımız YAŞ kararı ile ayrılmamızdı. Fakat kararname ile atılan arkadaşlarımıza “zırnık” dahi verilmedi. Öyle ki kamuoyunda meydana getirilen hava ile “sizin başka bir suçunuz mu vardı” denilerek ayrıca bir eziyet daha yaşadılar.

Şarkı sözünde geçtiği gibi “28 Şubat darbecilerine sevdanın yolları, biz mağdurlara ise kurşunlar” düşmüştü. Kararname mağdurları ise resmen domdom kurşunu yemişti.

Devlet Denetleme Kurumu yani ombudsmanlık YAŞ ve Kararname yolu ile ordudan atılan askerler hakkında devlete tavsiye kararı çıkararak mağduriyetlerin giderilmesini istedi. Fakat Ak Parti hükümeti bu kararı kulak arkası ederek resmen görmezlikten geldi. Hala Erdoğan Hükümetinden bu haksız kararların düzeltilmesini ve mağdurlara tazminat ödenmesini bekliyoruz.

İş kanunlarında “tek taraflı haksız fesih” durumlarında, daima mağdur edilen kişiye tazminat ödenir. Tamam! faşist darbecilerin güçlü olduğu zamanlarda ordudan atılma kararlarına istemeyerek de olsa imza atıyordunuz. Bu konuda “sizi affettik” diyelim. Fakat yıllardan beri tek parti olarak iktidarda bulunduğunuz halde bu zulmün devamına seyirci kalmanız, hiç yenilir yutulur bir hata değildir. Biz, eşlerimiz, çocuklarımız affetse dahi vicdan sahibi kimse bu duyarsızlığı affetmez. Hele hele müebbet yemiş darbeciler keyifle rakılarını yudumlarken böyle bir muameleye tabi olmak kabul etmesi çok zor bir durumdur.

Yazının bu kısmında ise kamuoyunda az bilinen bazı hususları aydınlatmak istiyorum. Yazının uzunluğuna bakıp üşengeçlik yapanlar okumasın. Bunlara minnet edecek değilim. Lakin benden başka kimse doğru dürüst bu hususları dile getirmediği için dikkatle değerlendirmek gereklidir.

Peki, YAŞ ve Kararname mağduru askerler ile ilgili gerçekler nelerdir? Madde madde sayalım…

  1. Bu kişiler hakkında memuriyetten çıkartılmayı gerektiren mahkeme kararı yoktur. Memuriyetten çıkarmayı gerektiren bir mahkûmiyeti olanlar; “Tart – İhraç” cezası alırlar. Demek ki resen emekli işlemi, hukuksuz ve keyfi bir uygulamadır.
  2. Resen emeklilik tabirinin “emeklilik” ile bir ilgisi yoktur. Kamuoyunu aldatmak veya yumuşatmak için hukuksuz böylesi işlere, bu isim verilmiştir.
  3. Bu uygulamalar askeri darbe ve ihtilaller döneminde artmış sivil yönetimlere ise dayatılmıştır. Asıl amaç; ordu içinden darbeye karşı çıkacak olanların temizlenmesidir.
  4. Küçük rütbeliler için mahkeme kararı olmadan yapılan bu uygulama, uygulamaya imza atan generaller için asla tercih edilmemiştir. Çeşitli nedenlerle mahkeme kararı ile suçlanan generaller söz konusu olunca haklarında açığa alma işlemi tesis edilmiştir.

Zamanın Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları görsel ve yazılı medyaya “dava açılmış olması resen emekli olmayı gerektiremez, kesinleşmiş bir mahkeme kararı yoktur” diyerek farklı muameleye tabi olmuşlardır. Yani ona öyle buna böyle mantığını sergilemişlerdir. Bu düşünce dahi resen emekli edilen askeri personele “disiplinsizlik” yaftası vuranların, her askerde en azından bir parça bulunması gereken “adalet, onur, hakperestlik” ilkelerinden ne derece uzak kalındığının ispatıdır. Gerçek disiplinsizlikler; darbe dönemlerinde ortaya çıkmış ve mahkeme kararları ile sabit olmuştur.

  1. YAŞ kararı ile ordudan atılanlar ile kararname mağdurlarının atılma sebepleri aynı maddelerdir. Başörtüsü, namaz kılma, içki içmeme gibi hiçbir yerde suç olarak görülmeyen maddeler kullanılmıştır. Yegane fark; YAŞ mağdurlarına Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) yolu kapalı, kararname mağdurlarına açık olmasıdır. Zaten Askeri mahkemeler, anayasa ve kanun değişikliği ile kaldırılarak böylesine keyfi tutumların önüne geçilmiştir. Meclis Anayasa komisyonunun oybirliği ile üzerinde anlaştığı ilk madde AYİM in hukuksuz bir yapı olup kaldırılması gerektiğidir. Tüm askeri yargının kaldırılması gerekliliği üzerinde komisyon mutabakatı meydana gelmiştir. Meclis darbeleri araştırma komisyonunun raporuna göre de AYİM in bir mahkeme hüviyeti yoktur. Taraflı, emir altında, hukuki zeminden uzak, askeri vesayet ürünüdür. Kuruluşu itibari ile üyeleri hâkimlik vasıflarından uzak, bir kısmı bizatihi hukukçu olmayan kurmay subaylardan kurulu mahkeme heyetinin; emir ve komutası altında bulunduğu generallere ve idare aleyhine karar vermesi zaten mümkün değildir.
  2. AİHM’nin kararları, resen emeklilere tek hak arama noktası olarak gösterilmiştir. Üst mahkemesi olmayıp kararına itiraz mercii yine kendisi olan bu mahkemeler kapatılarak büyük bir hukuksuzluğun önüne geçilmiştir.
  3. 6191 Sayılı Kanun, kısmen de olsa YAŞ mağdurlarının uğradığı zulme son vermiştir. Ancak, “yargı yolu açık” diyerek askeri yargıyı adres göstermekle mağdur edilen kararname ile resen emekli askerlere hiçbir hak iade edilmemiştir.
  4. Aynı kanun maddeleri esas alınarak, zulme uğrayan insanlara açıklama olarak Anayasal bir kurum olan AYİM kaldırılmadan olmaz denmiştir. Fakat askeri yargı kaldırıldıktan sonra gereği yapılmamıştır. Derin bir sessizlik başlamıştır.
  5. 15 Temmuz işgal girişiminden önce ordudan atılan bizlerin dile getirdiği fakat dikkate alınmayan FETÖ örgütünün darbeci generallerle birlikte hareket ettiği darbe gecesi tankların harekete geçmesi ile ispatlanmıştır. 15 Temmuz 2016 Tarihinde ordudan atılan askerler; darbecilerin tanklarını durdurmak için sivil halk ile birlikte hareket ederek; darbeyi başarısızlığa mahkum etmişlerdir.
  6. FETÖ ile beraber hareket eden cuntacı yapı “karala, suç uydur, isnat et, ordudan at” yöntemi ile vicdansızca hareket etmiştir. Vatanperver askerler; başörtüsü gibi söyleyeni bile utandıran bir suçla çok sevdikleri mesleklerinden uzaklaştırılmışlardır.
  7. Basın ve medya kurumları generalleri sık sık manşete taşıyarak dindar insanların ekmeği ile oynamıştır. Bu medya patronlarını ve dillerinden düşürmedikleri generalleri; daha sonra bankaları hortumlayan yönetim kurullarında gördük. Ne yazık ki FETÖ yargısı tarafından aklanan hortumcu işadamları ve generaller, şu anda zevk ve sefa içinde yaşamaktadırlar. Müebbet yemiş generallere dokunamazken bunlara ne diyelim ki? Allah izan nasip etsin!

Daha söylenecek çok söz var lakin şimdilik yeterlidir, vesselam…

Dr. Vehbi KARA